top of page

İyi Bir Yazar Olmak

Hansel ile Gretel merak ettikleri ormana girmeden önce, yolu kaybetmemek ve evlerine rahatça dönebilmek için ekmek kırıntılarını arkalarında bırakırken, aç orman hayvanlarını hesaba katmamışlardı. Çünkü onlar çocuktu. Daha da ilginci onlar bir masalın içindeydiler. Yani Hansel ile Gretel'in yazarları Grimm kardeşler; Wilhelm ve Jacob, orman hayvanlarının acıkmış olabileceğini hesaba katmamış olsalardı, belki de Hansel ile Gretel böyle bir macera yaşamayacaklar ve böyle bir masal da olmayacaktı.



Yazarlar eserlerini, yaşamın kendisini izleyerek ve öngörerek, hayal gücü ve yaratıcılık ile beslenerek ortaya koyarlar. Kişisel farkındalıkları kendilerini daha iyi ifade etmelerini sağlar. O nedenle; yaşamda karşılarına çıkan işaretleri mesleki bir okuma ile değerlendirir ve bunları ifade kanallarının geliştirilmesi için gönderilmiş birer sinyal olarak yorumlarlar. Yaratı kanalları, güçlü bir empati yeteneğine ihtiyaç duyar. Empati, sahip olunan tecrübe ile gözlemlenen yaşamın, kalple varılan hissel sonuçlarıdır ve karşısındakini; anlamak odaklıdır. Anlamak bazen sadece görmekle mümkün olabilir ama anlamak için, içinde yaşadığınız kültürün diline son derece hakim olmanız beklenir. Çünkü ortak dilin doğru şekliyle kullanılması, olası yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırarak, kendinizi gerçek hislerinizle ifade etmenizi sağlar.


Algılarımızın daha uyanık ve arınmış olduğu anlarda, duygu ve hislerin daha net ortaya çıktığı ve daha rahat paylaşıldığı görülür. Algılarımız ve onu takip eden merakımız sayesinde ilgimizi toplar, 'şu an' ile iletişim kurmak isteriz. Dolayısıyla insan an'ı yakalamak ve takip etmek için; izler, dinler, konuşur, yorumlar, paylaşır ve yaşar. Bunların bir uyum ve ahenk içinde olması, güçlü hatıralar kaydetmemizi sağlar. Yaşamla yakalanan bu uyum, duygu ve hislerin daha yakından tanınmasına ve anlaşılmasına olanak tanır. O nedenle yaratıcı mesleklerden yazarlığı icra edenlerin; anlatacak insanları, tasvir edecek duygu ve hisleri derin olur.


Kendini keşfetme, farkına varma, kendini gerçekleştirme, haberleşme yolculuğudur yaşam ve aslında ihtiyaçlar toplamıdır. Yazarlar bu yolculuğa tecrübelerini, yaratı ve hayal dünyalarını, kendi fikir evlerinden kelimeleriyle; zihninize yansıtarak hayal dünyanızda şekillenmesini ve yine tam orada soyut bir filme dönüşmesini sağlarlar.





Yaşamın ritmini duymak, genleşen rezonansını hissetmek ve titreşimlerine tanık olmak, insanı şaşırtan, hatta hayrete düşüren bir olgudur ve yüksek bir motivasyon gücü ile yaşamdan bize bahşedilen; yine bir farkındalık nedenidir. Bu ritim, özgün üretimlerin kaynaklarından da biridir. Zihnin içinde uçuşan ve bir yerlere konan dağınık fikirlerin sadeleşmesini, bir melodiyi yüklenmesini, hikâyenin ayaklarının yere basmasını ve dans etmesini sağlayan öncü bir kaynak. O nedenle evrensel hikayeleri, hatıraları; notalarına, sözlerine, ritmine bırakan şarkılar dinlerken iç organlarınızı, enerjinizi, iç sesinizi, gücünüzü, parmaklarınızın ucundan sızan şifayı hissetmeniz normaldir ve üzerinizde olumlu, faydalı tesirleri vardır. Ritmin ve rezonansın eşsiz farkındalığı, eserlerinize yapılan eleştirilere sadece 'gerektiği kadar' önem vermenizi, size ve eserlerinize akan duyguların geçici olduğunu, yaşamın herkes için farklı aktığını ve sadece faydalı ya da faydaya dönüşecek olan eleştirilere kulak vermenizi öğretir. Ritmi duymak, özgün ve özgür alanlarınızı ferahlatır.


Üretiminiz haber, öykü, roman, oyun ya da bir film senaryosu olabilir. Her ne üretiyorsanız, ihtiyacınız olan en kıymetli kılavuz, şüphesiz iyi bildiklerinizi ve siz de son derece merak uyandıranları yazmanızdır.


Nasıl bir yazım üslubu ya da hikâye seçtiğiniz elbette sizi ilgilendirir ancak toplum düzeni içinde üzerinize düşen Sosyal Psikoloji sorumluluğunu hatırlamanız gerekir. Çünkü yazarlar vicdanı tanıyan ve empati kabiliyeti yüksek insanlardır. Sosyal psikoloji en önemli ilgi ve bilgi alanlarıdır.


Sosyal Psikoloji, yaşamın içinde bireysel kararlarınızı olumlu veya değil etkileyen grupların, üzerinizdeki etkilerini deneylerle inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal psikolojinin yakından incelediği normatif etkilerine ise; ne yazık ki yaşam boyu maruz bırakılırız. Toplumda kabul görme, değer bulma isteği içindeyken, sadece bu nedenlerle; kendi fikirlerinden, karar ve prensiplerinden vazgeçme, çoğunluğa uyma olarak tanımlayabileceğim Normatif Etkiler, toplumsal değerlere gölge düşürebilir. Toplum analizlerinde yanıltıcı sonuçlar doğurabilir. O nedenle subjektif olan yoruma objektif yaklaşmak ve yaratılan ürün ne olursa olsun, toplumun sosyal psikolojisinin etik değerlerle korunduğu, örnek alındığında, okunduğunda ya da izlendiğinde tehdit oluşturmayacak bir üslup ve yaklaşım tercih edilmeli. Bugün kadına şiddetin cezasız bırakıldığı gerçeği ile cinsiyet ayrımcılığının, cinsiyet eşitsizliğinin, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığını biliyoruz. Ancak televizyon dizileri için kadının ezildiği, şiddet gördüğü hikâyelerde; kadına şiddeti gözler önüne sermekten de geri durmuyoruz! Neden!? Göstermeden de anlatabiliriz! Kelimeler bunun için var. Göstermek öğretir! Hayal kurdurmak öğretir! Ne öğrettiğinizin farkında olun! Oysa televizyon çok güçlü bir araç, istenirse; eğitim için kullanılabilir. Mesela, kadınların şiddet gördüklerinde hangi haklara sahip olduklarını anlatabilecek ve onlara edilen hakaretlerin, onlara kalkacak olan her bir elin cezasız kalmayacağını da anlatabilir! Öyle değil mi?!


Toplumdaki tek bir birey için bile olsa, tehdit oluşturmayacak ve normatif etki altında bırakmayacak üretimlerde bulunmak, içinizdeki ritmi daha iyi duymanıza neden olacaktır. Elbette muhalif bir kimliğe sahip olmak yazarlık mesleğinin en önemli vasıflarındandır. Çünkü yazar, toplum içinde toplum düzenini bozan unsurları görür ve toplum düzenini sağlamak için bu açığı işler, bu açığı konu alır. Kadının şiddet gördüğü doğrudur ve anlatılmalıdır. Ama nasıl anlatıldığı önemlidir! Seçimlerinizi klişelerden ve tehlikeli üsluplardan uzak, birlik, sevgi, dostluk, arkadaşlık, dürüstlük ve bağ gibi; nefretten ve şiddetten daha güçlü olan duygu ve bağlamlardan yana yapabilirsiniz.


Şimdi böyle bir öneriyi buraya ekerken, benim de bir normatif etki uyandırdığım yanılgısına düşmemeniz için tespitlerini hayranlıkla okuduğum, Albert Einstein'in bir sözü ile yazımı sonlandırmak isterim. "Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir". Diğer bir değişle; sizler de Hansel ile Gretel'in yazarları Grimm Kardeşler gibi, ekmek kırıntılarını sadece bir çatışma yaratmak uğruna değil de; ormandaki aç hayvanları beslemek için arkanızda bırakabilirsiniz :)


Okuduğumuz, yazdığımız, keşfettiğimiz, öğrendiğimiz, sağlıklı olduğumuz, sevildiğimiz ve sevdiğimiz, paylaştığımız, adaletli günlere uyanmamız dileklerimle...


Pınar Özışık Hün

12 Mart 2021—Cuma




21 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page